4 yıllık lisans mezunu tıbbi sekreter olabilir mi ?

Sevval

New member
[color=]4 Yıllık Lisans Mezunu Tıbbi Sekreter Olabilir mi? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Değerlendirme[/color]

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bu konuyu uzun zamandır düşünüyordum. “4 yıllık lisans mezunu bir kişi tıbbi sekreter olabilir mi?” sorusu yalnızca mesleki yeterlilik veya istihdam meselesi değil, aynı zamanda toplumsal rollerin, cinsiyet eşitsizliğinin ve sosyal adaletin nasıl işlediğine dair derin bir göstergedir. Bu başlık altında biraz daha derin düşünelim istiyorum; sadece mevzuat veya iş tanımı açısından değil, bu konunun ardında yatan toplumsal dinamikleri birlikte tartışalım.

[color=]Eğitim, Emek ve Kimlik: “Diplomalı İşsiz” Gerçeği[/color]

Ülkemizde yükseköğrenim oranı arttıkça, mezunların istihdam sorunları da artıyor. 4 yıllık bir lisans mezununun tıbbi sekreterlik gibi ön lisans düzeyinde tanımlanmış bir alanda çalışmak istemesi çoğu zaman “eğitim israfı” veya “meslek aşağılaması” gibi görülüyor.

Oysa burada temel mesele, bireyin aldığı eğitimin değer görmemesi değil; toplumun belirli meslekleri hiyerarşik biçimde konumlandırması. Tıbbi sekreterlik, çoğunlukla kadınların yoğun olduğu, bakım, düzen ve iletişim gibi “feminen” özelliklerle özdeşleştirilmiş bir meslek olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla bir lisans mezunu bu alana yöneldiğinde, hem “fazla eğitimli” olmakla hem de “kadın işi” sayılan bir mesleğe yönelmekle yargılanabiliyor.

[color=]Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Kadınlar Neden Daha Fazla Bu Alanda?[/color]

Tıbbi sekreterlik denilince çoğumuzun zihninde ilk olarak kadın bir çalışan canlanıyor. Bu tesadüf değil. Tarihsel olarak sekreterlik, “yardımcı rol” üzerinden tanımlanmış bir pozisyon ve bu, ataerkil iş bölümüyle birebir örtüşüyor. Kadınların empati kurma, iletişimde sabırlı olma ve detaylara özen gösterme gibi özellikleri, bu alanda “doğal” bir uygunluk olarak görülüyor.

Ancak bu “uygunluk” çoğu zaman kadınların kariyerlerinde ilerlemesini engelleyen bir bariyere dönüşüyor. Çünkü toplum, kadınların bu nitelikleri sergilemesini “beklenen” bir davranış olarak görüyor, ödüllendirmiyor. Oysa bu beceriler hem duygusal zekâ hem de yönetsel kabiliyet gerektiren değerli özelliklerdir.

Peki, bu durumda 4 yıllık bir lisans mezunu kadın neden tıbbi sekreterlik yapmak istesin? Belki insan odaklı bir işte çalışmak, başkalarına yardım etmek veya iş güvencesi gibi sebeplerle. Bu tercihler kişisel motivasyonun bir sonucu olsa da toplumda sıklıkla “boşa okumuş” etiketiyle küçümseniyor. Bu yargıların ardında, hem cinsiyetçi meslek algısı hem de emek hiyerarşisi var.

[color=]Erkekler Tıbbi Sekreter Olabilir mi? Sosyal Kalıpların Duvarı[/color]

Bu noktada soruyu tersinden de soralım: Erkekler tıbbi sekreter olabilir mi? Elbette olabilir. Ancak pratikte erkeklerin bu alana yönelmesi oldukça düşük. Çünkü toplumsal normlar, erkekleri çözüm odaklı, analitik, teknik işlere yönlendiriyor; “yardımcı” rolleri kadınlara atfediyor.

Bir erkek tıbbi sekreter olduğunda, çoğu zaman “yanlış meslek seçmiş” gibi görülüyor. Oysa sağlık hizmetlerinde iletişim, veri yönetimi, hasta koordinasyonu gibi işlevler güçlü analitik düşünme, sabır ve organizasyon becerisi gerektirir. Yani hem kadınların empatik hem de erkeklerin sistematik yaklaşımı burada birbirini tamamlayabilir.

Gerçek toplumsal çeşitlilik, iş dünyasında bu tür cinsiyet temelli önyargıların aşılmasıyla mümkündür. Erkekler de bu alanlarda var oldukça, mesleğin itibarı ve çeşitliliği artacaktır.

[color=]Çeşitlilik ve Fırsat Eşitliği: Nitelik, Cinsiyet Değil[/color]

Aslında “kim tıbbi sekreter olabilir?” sorusu, “kim bu işi en iyi yapabilir?” sorusuna dönüşmeli.

Bir lisans mezunu da bu işi gayet iyi yapabilir, hatta farklı bakış açıları kazandırabilir. Tıp dışı alanlardan gelen bireyler; yönetim, iletişim, bilişim, sosyoloji veya psikoloji gibi alanlardan edindikleri bilgiyle hasta deneyimini daha iyi analiz edebilirler.

Ancak sistem buna izin veriyor mu? İşte tam da burada sosyal adalet devreye giriyor. Mevzuatlar, istihdam politikaları ve kurum kültürleri genellikle belirli eğitim kalıplarına göre şekillenmiş durumda. Bu kalıplar, farklı eğitim geçmişine sahip kişileri dışlayabiliyor.

Oysa adil bir iş ortamı, bireyin yetkinliğine, becerisine ve katkısına odaklanır; diplomaya değil.

[color=]Toplumsal Dönüşüm: Empati ve Eşitliğin Kesiştiği Nokta[/color]

Kadınların empati merkezli yaklaşımları, hasta iletişiminde güven ve rahatlık yaratır. Erkeklerin çözüm odaklı, sistematik düşünme becerileri ise süreçleri hızlandırır. Birlikte çalıştıklarında sağlık hizmetleri daha dengeli, daha bütüncül olur.

Bu nedenle tıbbi sekreterlik gibi alanlarda toplumsal cinsiyet çeşitliliğini artırmak yalnızca “kadın-erkek dengesi” meselesi değil; sağlık sisteminin kalitesini artıran bir stratejidir.

Ancak bu dengeyi kurmak için önce önyargılarımızı fark etmemiz gerekiyor:

“Kadınlar bu işi daha iyi yapar.”

“Erkek için uygun değil.”

“Lisans mezunu neden sekreterlik yapsın?”

Bu tür ifadeler, fırsat eşitliğini perdeleyen görünmez bariyerlerdir.

[color=]Forumdaşlara Soru: Gerçek Adalet Ne Zaman Başlar?[/color]

Sevgili forumdaşlar, sizce sosyal adalet ne zaman başlar?

Bir lisans mezunu, emeğini farklı bir alanda değerlendirdiğinde onu yargılamak yerine neden “cesur bir tercih” olarak görmeyelim?

Kadınlar empatiyle, erkekler analizle bu alana katkı sunabilirken, biz neden hâlâ cinsiyete veya diplomaya göre sınıflandırıyoruz?

Gerçek eşitlik, insanların potansiyellerini özgürce ifade edebildikleri bir toplumda mümkün olabilir.

Belki de tıbbi sekreterlik gibi görünüşte “sıradan” bir meslek, bize bu konuda en çok şey anlatan aynadır.

Hadi şimdi siz söyleyin:

- Sizce meslek seçimlerinde cinsiyet algısı hâlâ belirleyici mi?

- 4 yıllık lisans mezunlarının bu alana yönelmesi toplumsal bir dönüşümün işareti olabilir mi?

- Ve en önemlisi, adalet sadece yasal düzenlemelerde mi, yoksa birbirimizi yargılamamayı öğrendiğimizde mi başlar?

Gelim bu başlıkta, sadece “olabilir mi” değil, “neden olmasın?” diyebilelim.

Çünkü gerçek sosyal adalet, çeşitliliği kabullenmekle başlar.